Dünya tarihinde yakın bir geçmişe kadar çocukların edebiyattan uzak tutulması anlayışı egemendi. Sokrates, kız çocuklara felsefe dersi vermenin yararlı olmadığını savunmuştu. Eflatun, çocukların şairleri ve yetişkinlerin kitaplarını okumasını yasaklamıştı. Aristoteles engelli çocukların eğitilmesine karşı çıkmıştı. Konfüçyüs ise, VI. yüzyılda Çin klasiklerinin özetlenerek çocuklara okutulmasını hattâ ezberlenmesini önermişti. İbn-i Sina X. yüzyılda eğitimine özellikle küçük yaşlarda (3-7 arası) özen gösterilmesini savunmuştu. Doğu da hem çocuk fikri hem de çocuk düşüncesinin kökleri daha eski olduğu hâlde “terbiye”ye dair kitaplar dışında çocuklar için kitap yazma geleneği oluşmamıştı.

Philippe Ariès çocukluğu ortaçağ icadı kabul ediyordu. Çünkü ona göre XII. yüzyıla kadar bir “çocukluk fikri” de yoktu. “Orta çağda çocuklar, umumiyetle “büyüklüğe irca edilmiş yetişkinler”dir. Bu dönemde edebiyat ve sanat, çocuğun “yapı”sını idrak etmekten kaçınmıştır. Çocukluk fikri ise meleklerin, çocuk Mesih’in veya Meryem’in resimlerinin çocukla cismanileştirilmesi esnasında gelişmiştir (Kaminski, 2009:11). Çocuk ve çocukluğa dair görüşler farklılıklar içerir. Bu farklılıkların temel nedeni kültüreldir. Neil Postman’a göre “çocukluk düşüncesi” XVI. yüzyıldan itibaren oluşmaya başladı. “Bu yüzden de çocuk edebiyatı gibi alanlar oluşmamıştı.” (Postman,1995:32) Buna rağmen XVIII. yüzyılda çocuk, edebiyatta sıkıcı, dikkat çekmeyen bir varlık ve bir nesne durumundaydı.

Çocuk ve ilk gençlik edebiyatı, çocuk ve orta yaşlara kadar genç kabul edilen gençliğin iki farklı evre olduğunun kabul edilmesiyle boy atmaya başlar. Bu yönüyle çocuk ve ilk gençlik edebiyatı, “bir taraftan belirli bir çocuk anlayışını yaygınlaştırmaya katkıda bulunmak, diğer taraftan da bizzat çocukluğun tarihinden etkilenmek suretiyle ve ‘çocukluk’un şekillenmesi ile sıkı münasebet içerisinde oluşmuştur.” (Kaminski, 2009:11) Çocuk ve ilk gençlik edebiyatının “sosyalleşme aracı” olarak kullanılmaya başlaması bu oluşum dönemiyle başlamış ve günümüze kadar sürdürülmüştür.

Çocuk ve ilk gençlik edebiyatının Batı ülkelerindeki gelişimi hem ortak hem de benzer süreç ve temalar içerir. Bu edebiyatın ana rengini veren ise pedagoji olmuştur. Çocuk ve ilk gençlik edebiyatının edebiyattan ayrılma eğilimi içine girmesinin temel nedeni de bu pedagojik ağırlıklı amaca ve işleve yönelmesi sonucudur.

Edebiyat-çocuk edebiyatı tartışmaları beş başlık altında özetlenebilir:

  1. İlk çağlardan bu yana çocuğun edebiyatla çocukluktan sonraki

dönemde tanışmasını savunan görüşün bugün artık taraftarı kalmamış gibidir.

  1. Genel ‘edebiyat kamusu’nun ağırlıklı görüşü ise edebiyatın

bütünlüğünden hareketle çocuklar için ayrı bir edebiyat olmadığı tezine dayanmaktadır. Çocuk edebiyatının çocuğun küçümsenmesi anlamını içerdiğini ve ikincil duruma itilmesine itiraz edenler, “çocuk, edebiyatı anlar” görüşünden hareketle çocuk edebiyatına çekinceli yaklaşıyorlar.

  1. Çocuk edebiyatını bir geçiş dönemi edebiyatı kabul edenler ise

edebiyatla çocuk edebiyatı arasında derece farkı olduğunu görüşlere dayanak noktası yapıyorlar.

  1. Çocuk edebiyatını savunanlar ise, çocuklar için yapılacak

edebiyatın konu, içerik ve öz bakımından ‘çocuğa göre’lik ve ‘çocuk gerçekliği’ ölçütlerine dayalı farklı bir edebiyat olması gerektiğini ileri sürüyorlar.

  1. Çocuk edebiyatını bir geçiş dönemi edebiyatı kabul eden

edenler, edebiyatın bütünlüğünden hareketle, çocuk edebiyatını bir dönemle sınırlı bir edebiyat kabul ediyorlar.

Çocuk-yetişkin ayrımının henüz olmadığı dönemlerde Çehov, “Çocuklar için ayrı ilaç/tıp mı var?” sorusunu sormuştu. Bugün artık gerçekliğin algılanması bakımından çocuk ve yetişkin arasındaki farklar pedagojinin ve çocuk biliminin tüm alanlarınca ortaya konmuştur. Bebekler ve çocuklar için de ilaç dozları olduğu gibi, bebek ve çocuk tıbbı da var artık.

 

Bizdeki Tartışmalara Genel Bir Bakış

 

Bizde edebiyat-çocuk edebiyatı tartışmalarının tarihi yenidir. Batı’da çocuk ve ilk gençlik edebiyatı 18. yüzyılın ortalarında oluşmaya başlamışken, 19. yüzyılın sonuna kadar çocuklar için Türkçe edebiyat kitabı henüz yazılmamıştı. Buna rağmen, Şinasi’nin La Fontaine’den Kurt ile Kuzu fablı (1856) ve Ahmet Lutfi’nin Daniel Defoe’nun Robenson Hikâyesi (1864) çevirileriyle modern çocuk edebiyatımızın başladığını savunanlar da oldu. Yazılı çocuk edebiyatının bu çevirilerle başlatılması yerine, bu iki çeviri metinleri çeviri çocuk edebiyatımızın başlangıcı kabul edilebilir.

Çocuk edebiyatı teriminin Türkçede ne zaman kullanılmaya başladığı da henüz tespit edilememiştir. Şimdiye kadar yapılmış araştırmalara göre Ali Nusret’in (1874-1912) Şûrâ’yı Ümmet gazetesinde (1908) çocuk ve edebiyat ilişkisine değinen bir yazı yazdığı bilinmektedir (Demiray, 1958:90). Sâtı Bey ise (1880-1969) Tedrisat-ı İptidaiye Mecmuası’nda “edebiyat-ı etfal” terimini etraflıca açıklamıştı. Ali Ulvi (Elöve)’nin (1881-1975) Çocuklarımıza Neşideler (1912) kitabının ön sözündeki yazısı da çocuk edebiyatının savunulması bakımından dikkate değerdir.

Türkiye’de edebiyat-çocuk edebiyatı tartışmaları 1970 sonrası daha yoğun olarak gündeme gelir.* Bizde sürdürülen edebiyat-çocuk edebiyatı tartışmaları üç başlık altında değerlendirilebilir:

  1. Çocuk Edebiyatı Ayrımını Farklı Gerekçelerle Kabul Etmeyen Küme: Nurullah Ataç, Yaşar Kemal, Cemal Süreya, Tomris Uyar, Adnan Özyalçıner, İnci Enginün, Atilla Özkırımlı, Necati Mert, Arif Ay.
  2. Çocuk Edebiyatını Savunan Küme: Satı Bey, Enver Naci Gökşen, Enise Kantemir, A. Ferhan Oğuzkan, Kemal Demiray, Talip Apaydın, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Zarifoğlu, Ülkü Tamer, Yalvaç Ural, Meral Alpay, Gülten Dayıoğlu, Fakir Baykurt, Mustafa Şerif Onaran, Doğan Hızlan, Mehmet Güler, Tarık Dursun K., Fatih Erdoğan, Ayla Kutlu, Mümtaz Zeki Taşkın, Sedat Sever, İbrahim Kıbrıs, Medine Sivri, Vefa Taşdelen. Çocuk edebiyatını kabul etmekle birlikte bu edebiyatın yetişkin edebiyatından zor olduğunu savunanlar arasında Cemil Meriç, Ceyhun Atuf Kansu, Cahit Zarifoğlu, Haldun Taner, Tacettin Şimşek’i sayabiliriz.

 

  1. Çocuk Edebiyatını Bir Geçiş Dönemi Edebiyatı Kabul Eden Küme:

Bu kümede de çocuk edebiyatının kolay gerçekleşen bir edebiyat olmadığını savunan görüş ağırlıktadır. bu görüşü savunanlar arasında Turgay Kurultay, Selahattin Dilidüzgün, Oktay Asutay, Mustafa Ruhi Şirin ilk akla gelen isimlerdir.

 

Dünyada edebiyat-çocuk edebiyatı tartışmalarının iki yüz yılı aşkın bir geçmişi var. Bu tartışmaların giderek azaldığı söylenebilir. Artık çocuk edebiyatı kendine özgü ve özgün bir geçiş dönemi edebiyatı kabul edilmektedir.

Çocuk edebiyatı kavramının okuyucusu çocuk olan ve  çocuklarca okunan bir edebiyatı çağrıştırması doğaldır. Yapılan edebiyat ise böyle bir edebiyatın okuru çocukla sınırlı değildir. Edebiyatın gücü okurunu da belirler. Edebiyatın oluşumu için gerekli olan biçim, içerik ve öz, çocuk edebiyatı için de gereklidir. “Çocuk edebiyatı, edebiyatın taşıdığı hemen her niteliği taşımakla birlikte eğitici yönüyle de öne çıkan bir sanat dalıdır.” (Şimşek, 2014:15) T.S. Eliot’un yaklaşımını tekrar etmek gerekirse, “yazarın, sanatçının yaptığı iş, elindeki malzemeyi ayıklamak, bir araya getirmek, onlardan bir yapı oluşturmak, bazı unsurları atmak, düzeltmek ve sınamak gibi etkinliklerdir. Bu korkunç derecede zor olan iş, yaratıcı olduğu kadar da eleştirici bir iştir.” (Eliot,1983:59)

Edebiyatın var olması nelere bağlı ise çocuk edebiyatının edebiyat olması da aynı ilkelere dayanmalıdır. “Edebiyat için geçerli olan bütün estetik tasnif şemaları ve edebiyat sosyoloji ile ilgili şartlar çocuk edebiyatı için de geçerlidir.” (Kaminski,2009:86) Yetişkin edebiyatı okuru genel olarak yetişkinlerdir. Çocuk edebiyatı ise okur düzeyi bakımından iki katmanlıdır, okuru hem çocuk hem de yetişkinlerdir. Bu nedenle, çocuk ve ilk gençlik edebiyatı eleştirisinde bu alan edebiyatının ölçütlerine dayalı kuram ve yöntemler yanında genel edebiyatın kuram ve yöntemleri de kullanılabilir. Söz konusu eleştiri yöntemleri “bu alana uygulanırken, bu alanın kendine özgü ayırıcı özellikleri göz önünde bulundurulmak zorundadır.” (Sivri,2014:14)

* Edebiyat-Çocuk Edebiyatı tartışmaları için Çocuk Edebiyatı Yıllığı 1987’de yer alan soruşturmadaki yazarların görüşlerine; Selahattin Dilidüzgün’ün Çağdaş Çocuk Yazını-Yazın Eğitimine Atılan İlk Adım-(1996, s. 21- 27)) kitabına ve “Türkiye’de Çocuk Edebiyatına Bakışlar ve Çağdaş Çocuk Edebiyatı” başlıklı bildirisine ( Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Kurultayı, Bildiriler Kitabı ) ( 11-12 Kasım 2005 s. 37-46)), (; Mustafa Ruhi Şirin’in “Kim Çocuk Edebiyatı Yazarıdır? Hangi Dil? Pedagojik mi, Estetik mi?”, (Türk Dili Dergisi, Kasım Aralık 2015, sayı 767-768 s.149-164) yazısına bakılabilir.