Çocuk Söylemleri ve Kültür (Kültürel ve Sosyolojik Boyut 2)
29 Ekim 2017, PazarTarih boyunca tek bir çocuk söylemi olmamıştır. Tek ve doğru evrensel çocuk söylemi de yoktur. İnsanoğlu, çocukların yetişkinlerden öğrendikleri yanında yetişkinlerin çocuklardan öğrendiği döneme doğru evrilmektedir. Çocukluk sosyolojisine göre ise, çocukluk, sosyal bir gerçekliktir. Erken çocukluk sosyolojisine göre çocuk bir sosyalleşme nesnesi olarak inşa edilirken, yeni çocukluk sosyolojisi açılımında çocuk hem öğrenen hem de toplumsal süreçleri etkileme gücü olan toplumsal bir kategoridir. Bu yönüyle ‘çocuk gerçekliği’nin kültürel boyutunu A. James şöyle yorumluyor: “Yalnızca kültür çocukları biçimlendirmez, çocuklar da kültürün biçimlenmesine yardım eder. Bir başka deyişle, çocukluk sadece çocukların deneyimlerini biçimlendirmez fakat çocuklar da kendi deneyimleri ile çocukluğun doğasının biçimlenmesine yardımcı olur.” (aktaran Eraslan, 2015, 35)
Bir toplumda yeniliğe en açık özne, çocuktur. Bir yandan çocukla kültürel devamlılık sağlanırken, öte yandan kültürün nesilleri sosyalleştiren işlevi de devam eder. Çocukluğun toplumsal tarihi aynı zamanda çocukluğun kültürel tarihidir. Kültürlenmede toplumsal ve kültürel yoğunluk yanında, aile, ev, mahalle, okul ve sosyal çevre de etkili olabilir. Çocuğun dünyasına giren her bilgi kültürdür. Çocuğun doğumundan başlayarak büyüme, gelişme ve kendini gerçekleştirmesi kültürlenme ile gerçekleşir. Çocuk kültürü, çocukluk boyunca çocuğu besleyen ve ona rengini katan kozalardır.
Her çocuk söyleminde sosyal, toplumsal, dinî, ekonomik ve politik eksenli koşullar belirleyicidir. “Çocukların nasıl tasarlandığına karşıt olarak, nasıl algılandığı her zaman toplumsal tarihsel bir bakış açısını yansıtır.” (Elkind, 2001:15) Başka bir deyişle, “toplumsal, siyasi, ekonomik ve tarihsel kökenlere” dayalı olarak inşa edilen çocukluğun adı, modern çocukluktur. Günümüz dünyasında toplumsal çocuk algısına çocuk modernleşmesi yön vermektedir. “Modernlik;” diyor David Elkind, “ırk, kültürel etkinlik gözetmeksizin tüm çocukların evrensel bir çocuk doğasına sahip olduğuna inanmaktaydı. Şimdi evrensel bir çocuk doğası sanısını bıraktığımız ve tüm çocukların bazı açılardan benzediğini ama bazı açılardan diğerlerinden oldukça farklı olduğunu takdir ettiğimiz postmodern çağa giriyoruz.” (Elkind, 2001:15)
Geleneksel çocukluk, kültürel ve toplumsal bir inşa süreci içinde var olagelmiştir. “Biyolojik açıdan herhangi bir kültürün kendisini yeniden üretme gereksinimini unutması tasavvur edilemez. Fakat bir kültürün toplumsal açıdan çocukluk fikrine sahip olmaksızın varolması oldukça muhtemeldir. Bebekliğin tersine çocukluk, biyolojik bir kategori değil, toplumsal bir kurgudur.” (Postman, 1995:7) Çocukluk anlayışının olmadığı yüzyıllardan çocukluğun yok oluşunun gündemde olduğu çağımıza kadar temel kavram “değişen çocukluk”tur. Farklı çocukluk söylemlerinin pusulası da “değişen çocukluk”tur. İlk çocukluk söylemi biyolojik büyüme iken, bu söylem sosyal ve kültürel çocukluk söylemine dönüşmüştür çağımızda.
Bu alandaki tartışmalar, kendi kültürünü üretmede geleneksel çocukluğun birkaç adım önde olduğu görüşü yanında; modern ve postmodern çocukluğun teknoloji ve dijital medya ağırlıklı kültür üretimiyle ilgili alanlara odaklandığı yönündeki görüşten hareketle sürdürülmektedir. Modernleşme döneminde kültürdeki değişim, değerlerin dönüşmesi, çocuk coğrafyaları (ev, sokak, mahalle, okul vd.) yanında kültürel coğrafyaların da dönüşmesine neden olmaktadır. Bu dönüşümden en fazla etkilenen grup ise farklı sosyo-ekonomik ve kültürel coğrafyalarda yaşayan güç koşullardaki çocuklardır. Özellikle köy, kasaba ve şehirlerde yaşayan çocukların kültürlenmeleri arasında hem içerik farklılığı vardır hem de içeriğe erişimde eşitsizlikler vardır. Bugünün dünyasında yaygın olan çocuk söylemleri çocuklar arasındaki eşitsizlikleri, hak ihlallerini ortadan kaldırmadıkça refah ve esenliklerini sağlamadıkça sözde bir “söylem”den öteye geçemezler.
Geleneksel kültürde doğum öncesinden ad vermeye, giysilerden oyun türlerine kadar çocuklar için zengin ve kuşatıcı bir sözlü yaşama kültürü vardır. Geleneksel çocukluk, gelenek, görenek ve inançlar yanında çocukların oluşturduğu türlerle de modern çocukluktan farklılıklar içerir. Geleneksel çocukluk kendi kültürünü inşa edebilen bir çocukluktu. Geleneksel çocukluk, modern çocukluğa evrilirken geleneksel çocuk kültürü de popüler çocuk kültürüne teslim olmaktadır. Geleneksel kültürün çocuk imgelerindeki değişimi hızlandıran tarihî, kültürel ve sosyal etmenler kadar hatta onlardan daha fazla dönüştürücü güç ise tek tipleştirici modern çocuk kültürüdür.